1964 yılında İstanbul’da dünyaya gelen, İstanbul Erkek Lisesi’nin akabinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren Yavuz Dizdar, Farmakoloji Anabilim Dalı’nda ilaç bilimi üzerine uzmanlık eğitimini tamamladı. Kanser biyolojisi ve immünolojisi doktorası aldı. Televizyon programlarıyla sağlıklı hayatın ipuçlarını veren Yavuz Dizdar, 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nın konuğu oldu. Dizdar, ‘’Ben günlük uygulamamda kilo almamak için sabah bir şey yemiyorum ya da olabildiğince az yiyorum. Akşam yemeği yiyorum ve günde içtiğim su 8 litreyi geçer. Hazır yoğurt yemeyin. Hazır yoğurt biyolojinin mantığına aykırıdır’’ ikazında bulundu.

 

‘’KOCAELİ SAĞLIKLI BİR ŞEHİR’’

Kitap Fuarında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin röportaj alanında sorularımıza samimiyetle karşılık veren Dizdar, öncelikle 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nı yerleşim alanı ve içerik olarak ‘’mükemmel’’ biçiminde kıymetlendirdi.  Dizdar, geçen yıl kitap fuarına gelmeden toplumsal medya hesabından ‘’Kocaeli’nin nesi meşhurdur’’ diye sormuştu. Bir takipçisi de pişmaniye ve simitle başlayıp uzun bir liste vermişti. Yavuz Dizdar’a, ‘’Şimdi Kocaeli’nin aromatik bitkileri de meşhur. Büyükşehir olarak biberiye, tıbbi nane, kekik, melisa üzere bitkilerin ekimini destekliyor ve bunları işliyoruz. Bu da sizin uzmanlık alanınız. Bu açıdan bakınca Kocaeli sağlıklı bir kent diyebilir miyiz?’’ sorusunu yönelttik. ‘’Kocaeli’nin sağlıklı bir kent olduğunu düşünüyorum. Kocaeli’de yaşayanlar memnunlar, zira düzgün planlanmış, yaşanabilirlik oranı çok yüksek bir şehir’’ cevabını verdi. 

 

10 BİN ADIM DEĞERLİ DEĞİL

Dizdar’ı bulmuşken son yılların modası 10 bin adımı da sorduk. ‘’Son yılların modası gezen tavuk, hekimler da sıhhat için herkesin günde 10 bin adım atmasını istiyor. Yani gezen tavuk yiyen ve gezen beşerler olmamızı istiyorlar. Siz sıhhat alanında birçok kalıbı kabullenmiyorsunuz. Bu mevzuda tavsiyeniz nedir?’’ sorumuza Yavuz Dizdar, şu cevabı verdi; ‘’10 bin adım filan değerli değil, kıymetli olan etkin yaşayın. Kendi işinizi kendiniz yapın, toplu taşımayı kullanın, bir formda hareket edin. Ben buraya gelirken arkadaşlara söyledim Marmara’yla Gebze’ye kadar kendim geldim. Ben yaptığım programlarda kendimi örnek insan olarak göstermiyorum. İnsanlara anlattığım şeyleri de kendim uyguluyorum ve kendim yaşıyorum.’’ 

 

“BENİM DERDİM KÖRLEŞMENİN ORTADAN KALKMASI”

Özel röportajın akabinde söyleşi programına geçen Dizdar, programda iştirakçilerin sorularını cevapladı. Dizdar, “İnsanlar ekseriyetle kentin içinde bir dükkanın açılıp kapandığını tatile gittikten sonra fark ederler. Günlük hayat hakkında olan bir köşe yazısı tatile gidip geldikten sonra yoğurdun neden bozulmaması ile ilgiliydi. Yoğurt olağanda ekşir. Ondan sonra kalıntı küflenebilir. İçinde yaşarken yoğurdun formulasyonu değiştirilmiştir. Devlet seviyesinde bir düzenlemeden bahsediyoruz. Biz bunu fark etmiyoruz zira değişiklik küçük küçük yapılmaktadır. Bu bir körleşme biçimidir. Benim derdim bu körleşmenin ortadan kalkmasıdır” halinde tabirlerde bulundu.

 

“RAFİNE TUZLA TURŞU TUTMAZ”

Dizdar kendi hayatında uyguladığı diyeti de iştirakçileriyle paylaştı. “Rafine tuz sonradan bulunmuştur. Tuzla yapılacak öbür süreçlerde rafine tuz kullanılmaz. Turşu tutmaz. Rafine tuz sofrada tatlandırma niyetinde kullanılır. Tuz değildir. Kimyasal bir yan eserdir. Ben günlük uygulamamda kilo almamak için sabah bir şey yemiyorum ya da olabildiğince az yiyorum. Akşam yemeği yiyorum ve günde içtiğim su 8 litreyi geçer. Hazır yoğurt yemeyin. Hazır yoğurt biyolojinin mantığına aykırıdır” açıklamalarında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı