Kansere yakalanma olasılığı kadınlarda yüzde 39.6, erkeklerde yüzde 41.6

Kişiye özel tedavide en çok merak edilen 4 soru!

Kanserde yeni jenerasyon tedaviler yüzleri güldürüyor

KANSER HALA KORKULAN HASTALIK, AMA…

Sigara ve alkol kullanımı, sıhhatsiz beslenme, işlenmiş ve katkı unsurlu besinler, etraf kirliliği, gerilim, çok kilo ve hareketsiz ömür üzere birçok faktör nedeniyle kanserin görülme sıklığı son yıllarda giderek yaygınlaşıyor. Genetik ve çevresel etkenlerin yanı sıra taramaların daha fazla yapılması ve teknolojinin ilerlemesinin de kanser görülme sıklığının artışında tesirli olduğunu belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay 2024 yılında yayınlanan istatistiklere nazaran erkeklerde hayat uzunluğu kanser tanısı alma mümkünlüğünün yüzde 41.6, bayanlarda yüzde 39.6 olduğunu söylüyor. Buna rağmen kanser tedavisinde son yıllarda çok büyük ilerlemeler yaşandığını, bilhassa erken teşhis durumunda şahsa özel tedaviler sayesinde tam muvaffakiyetin mümkün olabildiğini belirten Prof. Dr. Gümüşay “İstatistiklere nazaran; kanser tanısı alan hastaların 5 yıllık hayatta kalma oranlarının 1970’li yıllarda yüzde 49 iken, son yıllarda erken teşhis ve şahsa has tedaviler sayesinde yüzde 69’a kadar yükseldiği gözlendi” diyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay, 4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında yaptığı açıklamada kanserde şahsileştirilmiş tedavi hakkında en çok merak edilen 4 soruyu yanıtladı, kıymetli ikazlar ve tekliflerde bulundu. 

Günümüzde kanser tedavisinin herkese tek tip uygulandığı fikrinden uzaklaşılmakta ve bireye özel tedavi formülleri uygulanmaktadır. Kanserde şahsileştirilmiş tedavi, hastanın kanser hücresinde bulunan gen ve protein değişiklikleri dikkate alınarak tedavinin düzenlenmesi ile oluyor. Gerçek tedavinin, hakikat hastaya, gerçek dozda ve gerçek vakitte uygulanması ile kanserin tedavisinde ve önlenmesinde daha düzgün sonuçlar elde ediliyor.  

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay “Kişiselleştirilmiş tedavinin en büyük avantajı hastada aktif olan tedavinin verilebilmesi sayesinde yüz güldürücü sonuçlar alınabilmesi ve daha uzun ömür müddeti elde edilebilmesidir. Maksada yönelik tedaviler ile hastalarda daha az yan tesir görülmesi öbür kıymetli bir avantajıdır. Şahsileştirilmiş tedaviler için yapılan testler ve bilimsel çalışmalar sayesinde kanser hastalığının oluşumunda altta yatan sistem daha yeterli anlaşılabilmektedir. Kanserin önlenmesi, tanısı ve tedavisindeki yaklaşımların geliştirilmesine katkı sağlamaktadır” diyor. 

Dünyada ve ülkemizde gerek erken gerekse ileri evre göğüs, akciğer, bağırsak, cilt, mide, yemek borusu ve yumurtalık kanseri ile kimi lösemi ve lenfoma alt tipleri başta olmak üzere pek çok kanserde bireye özel tedavi ile başarılı sonuçlar alınabiliyor. Lakin değerli bir tedavi olması ve sonucun de zaman alıcı olmasından ötürü her hasta şahsileştirilmiş tedaviden faydalanamıyor. Ayrıyeten her hastaya uygulanabilmesi için kâfi bilgi olmaması ve bu testleri kıymetlendirecek kâfi sayıda yetişmiş insan gücünün de olmaması nedeniyle şahsileştirilmiş tedavide hala zorluklar yaşanıyor.

İmmünoterapi şahsileştirilmiş bir tedavi midir? Her hasta almalı mıdır? 

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay “İmmünoterapi tedavisi çeşitli kanser tiplerinde hastanın bağışıklık sistemine tesir ederek kanser hücresinin yok edilmesini sağlar. Tek başına ya da kemoterapi ile birlikte kullanılabilmektedir. İmmünoterapi de bir çeşit gayeye yönelik tedavi olup birtakım yolaklar kullanılarak, hastanın bağışıklık sistemine tümör hücresi tanıtılır ve hastanın bağışıklık sistemi tümör hücresine karşı savaşır. Her hastaya,  her hastalık tipine ve her evreye  immünoterapi önerilmez, kimi belirteçlere bakılarak hasta özelinde uygun ise önerilir. Bu özellikleri nedeniyle de şahsileştirilmiş bir tedavi seçeneğidir” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Benzer Videolar